Benim güzel manolyam
Bir klişe laf "Hayat sürprizlerle dolu". Klişeler sanırım hayattan besleniyor.

Lütfen alıcılarınızın ayarları ile oynamayın. Keyifli okumalar.
Geçen gün yazmaya başladığım yazıyı bitirmeye imkan bulamamıştım. Bulamamam biraz da normal. Baya fazla içerik üretmeye başladım. Düzenli ve disiplinli olmak adına da kendimi zorluyorum. Bu da günlüğü ihmal etmeme sebep oluyor. Halbuki en çok yazmak istediğim şeyler günlüğümün konusu...
Pazar günü Ödemiş'e annenin yanına gittik. Ayağı baya toparlamış. Günü Birgi'de geçirdik. Pazartesi sabahtan da yola koyulduk eve doğru (İzmir). Ödemiş tarafında çok fazla fidan, çiçek ve peyzaj ürünü satan yer var. Yol kenarları dolup taşıyor. Dönüş için planlarımızdan birisi de bu üreticilerden bahçe için bir şeyler almaktı. Nitekim planımız kusursuz işledi (kljsdfghjsakdlas) diyebilirim.
Sabahın köründe üreticilerden birinin önüne geldik. Çalışanlarla çiçeklere baktık, fikir alışverişinde bulunduk. Ben bir manolya beğendim, 4-5 metre boyu var. Fiyatını bilmiyor çalışanlar. Biz seçim yaparken patron geldi arabası ile. Arabadan indi, el sıkıştık, selamlaştık. Biraz onunla lafladık. Manolyayı sordum, baya pahalı imiş. "Bunlar yaprak dökmeyenleri" dedi. Bir de dökenleri varmış. Onun fiyatı onda biri. O bile pahalı. Teşekkür ettim, hanımın yanına kaçtım. Patron da ayrıldı, ofis tarafına geçti.
6 zambak, 5 naninoy (öyle bişi), 6 tane kar topu çiçeğinin sarısı (mahoni gibi bişiler) ve bir zeytin ağacı aldık. Ödemeyi sordum, içeride patrona yönlendirdiler. Bir deftere yazdı çizdi borcumuzu, küçük bir indirim yaptı. IBAN'a ödemeyi gönderdim, teşekkür ettim, çıkacağım, "Ödemiş tarafında mı oturuyorsunuz?" diye sordu beyefendi. "Yok" dedim. "Ödemişliyim ama İzmir tarafında oturuyorum."
Adet olduğu üzere "kimlerdensin?" dedi. "Beni bilmezsiniz ama benim babayı tanırsınız belki" dedim. "Doktor İsmail Su."
"Ne diyorsun yahu" dedi patron. İsmail amca senin baban mı?"
"Evet evet. Rahmetli benim babam."
"Neden başta söylemedin, olmadı şimdi. Ben babanın hakkını ödeyemem."
"Olur mu öyle şey. Siz zaten bir indirim falan yaptınız. Eksik olmayın. Çok teşekkürler."
"Yok yahu ne indirimi. Keşke bilseydim... İsmail amca benim hayatımı kurtardı. Bugün yaşıyorsam ona borçluyum..."

"Lütfen otur, bir çay söyleyeyim" dedi. Aysel'i aradım, onu da çağırdım. 1994 yılında 17-18 yaşlarında Kız Meslek Lisesinin önünde kızlara hava atayım derken mobilet ile bir araç ile çarpışmış. Kazada gidon bacağına sağlanmış. Baba da şans ederi oradan geçiyormuş. İlk müdahaleyi o yapmış sonra da hastaneye gelip takibini yapmış. Bir doktor arkadaşının muayenehanesini açtırmış, onun müdahalesini sağlamış. İç kanama riski falan varmış. Babanın müdahalesi ve sonrasındaki takibi işe yaramış özetle. "Çok iyi adamdı baban" dedi defalarca ve farklı örneklerle. Hastalarla ilgilenmesinden, annesi için ilaç yazdırmaya gidince gördüğü saygılı muameleden, en ufak bir kibrinin olmamasından bahsetti.
İsmail Su, 30 yıl önceden çıktı geldi yanımıza, sohbetimizin parçası oldu. Bir saat kadar konuştuk. Birkaç defa sorduğum manolyayı hediye etmek istedi patron. Her defasında "olmaz" falan dedim ama dinletemedim. Tam biz kalkıp arabaya binerken, kendi elleri ile aldı getirdi koydu arabaya. Helalleştik. 1 saat önce birbirini hiç tanımayan iki yabancı iken "bir ortak tanıdık" sayesinde tanıştık, hoş muhabbet ettik, tekrar görüşelim diye anlaştık...
Rahmetli bir manolya ağacı oldu geldi benimle İzmir'deki eve. Yerleşti bahçenin bir köşesine. Ne zaman baksam, bana bakıyor...
Klişe falan ama bir açıdan da doğru: "Hayat sürprizlerle dolu..."
O zaman yazımızı taçlandırarak bitirelim.
"Koklamaya kıyamam, benim güzel monalyam" :)
🚀 İlgini çeken bültenlere ücretsiz kayıt olabilir
🎉 ya da profesyonellere yönelik ücretli bültenlere abone olabilirsin.