Dalga Teorisi: Fikirler nasıl doğar, nasıl yayılır?

İddialı bir yazı ile karşınızdayım. Bu defa fikirlerin, teknolojinin, din ve ideolojinin nasıl yayıldığını anlamaya çalışıyorum.

Dalga Teorisi: Fikirler nasıl doğar, nasıl yayılır?

Bu yazı ilhamını Flutv’deki Kubilay Tunçer ve İlker Canikligil sohbetinden ve sosyal medyada yediğim birkaç linçten alıyor. Nuri Bilge Ceylan’ın “Kuru otlar üstüne” filmi üzerine yaptıkları yorumlardan bir tanesi ilgimi çekti. Metin olarak alıntılıyorum.

Orada bir köy var, orada bir modernizm var uzakta. Yani Nuri Bilge yapan şey batı dışı modernizmdir. Hep batı dışı modernizmi anlatmış bir adamdır.

Şimdi modernizmin bütün kurumları var değil mi? Okul var hastane var postane var adliye var aile var yol var elektrik var. Yani hatta birey var, seçim var. Bürokrasi var. Zaten güçlü bir Bürokrasi var. Tabii bürokrasi de modernizm bürokrasisi olacak.

Bunların hepsi var ama neredeki gibi var?

İsveç'teki gibi yok, İngiltere'deki gibi yok, Fransa'daki gibi yok.

Tam olamamış böyle batı dışı bir modernizm.

Bu zaten bütün Nuri Bilge'nin başından sonra anlattığı şey budur.

Çehov kimdir abi? İşte modernleşmeye çalışan bir insan var, Rusya'da ve çağa dönüşen o insanın bocalamasıdır Aslında Çehov’u Çehov yapan şey.

Bir nevi Tanpınar’ı Tanpınar yapan şey de odur değil mi yani zoraki bir model…

Bir bilgiyi anlamlı kılan şey onu başka bilgilerle eşlememiz. Kubilay Tunçer’in düşünce akışı bende Immanuel Wallerstein’ın Dünya Sistemi Teorisini çağrıştırdı. Aşağıya teoriyi özetleyen bir görsel bırakıyorum.

Teoriyi çok basit şekilde açıklamak isterim. Merkez ülkeler (ABD, Almanya gibi) yüksek teknoloji ve gelişmiş sanayi ile küresel ekonomide dominant konumdayken, çevre ülkeler (birçok Afrika ve Asya ülkesi) düşük ücretli işler ve ham madde ihracatıyla sömürülür. Yarı-çevre ülkeler (Türkiye, Brezilya gibi) ise bu ikisi arasında bir geçiş rolü üstlenir. Emperyalizmin sömürgecilik yapısının modern dünyaya uyarlanması gibi düşünebilirsiniz. Eksikleri olsa da sanırım bugünkü dünya düzenini en iyi açıklayan teorilerden birisi. Bu teori ve Nuri Bilge Ceylan’ın batı dışı modernleşme macerasını birbirine zihnimizde bir bağlayalım isterim.

Yazının ilhamında belirttiğim sosyal medya linçlerine değinmek isterim. Bazen bir tweet gereksiz yere fazla gösterim alıyor ve bu gösterim daha çok etkileşim, daha çok etkileşim daha fazla gösterim ile besleniyor ve bir dalga gibi yayılıyor. Çok basit, üzerinde tartışılmayacak, önemli bile olmayan bir post dalga dalga yayılıyor ve bir linçe dönüşüyor. Tıpkı Nuri Bilge Ceylan’ın anlatısı gibi, tıpkı Dünya Sistemi Teorisi gibi. Tıpkı diyorum ve derdimi anlatmak için size bir görsel bırakıyorum.

Herhangi bir postu sosyal medya platformunda ilk olarak yakın takipçiler görüyorlar. Bu yakın takipçiler zaten içeriği paylaşan kişiyi sıkı takip ettikleri için yazılan postu en doğru anlayan, yazan kişinin diğer postları ile ördüğü genel bağlama hâkim, hatta takip ettikleri kişinin niyetini bile doğru analiz edebilecek durumdaki ilk halka. Yorum, beğeni ve bazen RT ile içerikle etkileşime geçiyorlar. Onların etkisi ile algoritma içeriği kişisini diğer takipçilerine göstermek konusunda daha hevesli olmaya başlıyor.

Hem paylaşan kişinin diğer takipçileri hem de etkileşime geçen takipçilerin takipçileri ikinci ve üçüncü halkayı oluşturuyor. İçerik daha fazla kullanıcıya ulaşıyor ancak her yeni kullanıcı bağlamdan giderek uzaklaşıyor. Takipçiler paylaşımı yapan kişiyi tanırken, takipçilerin takipçileri paylaşımcıyı direkt tanımıyor ya da takip etmiyor. Postun hangi bağlamda atıldığı, kişinin tam olarak ne kast ettiği ya da niyeti bulanıklaşıyor.

Bu noktaya kadar genellikle olumlu yorumlar, beğeniler alan içerik daha fazla erişim ile birlikte bağlamını yitiriyor ve olumsuz yorumlar almaya başlıyor. Yeni yorumlar, alıntılar erişimi arttırıyor ve post son halkaya ulaşıyor. Artık herhangi birisi bu postun muhatabı. Hayatında hiç karşılaşmadığı, yazanın kim olduğu hakkında bile fikrinin olmadığı birisinin bağlamını, anlamını yitirmiş kısacık bir yazısı, videosu, görseli ile karşılaşıyor. Son halka en acımasız halka. Artık katma değerli bir yorum, bir tartışma imkânı yok. Seviye, hakaret ve küfre varmış durumda.

Posttaki fikir dalga dalga yayılmış, giderek anlamını, bağlamını yitirmiş, sönümlenmiş, özünü kaybetmiş ve artık sadece bir şekle, bir kabuğa dönüşmüş. Tıpkı Nuri Bilgi Ceylan’ın modernleşememe anlatısı gibi.

Dünya Sistemi Teorisinin de benzer şekilde çalıştığını düşünüyorum. Örneğin demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü, liberalizm gibi fikirler. Tıpkı bir sosyal medya postunun dalga dalga yayılması gibi fikirler de merkezden yarı çevreye, yarı çevreden çevreye giderek sönümlenerek, anlamını, bağlamını yitirerek aktarılıyor. Doğal olarak kasabada adliye, postane, hükümet konağı şekilsel olarak var olsa da çevrenin kavram dünyası değişmiyor.

Fikirler doğdukları coğrafyanın, zamanın, kültürün, mevcut şartların ve içinde bir anlama, öneme, bağlama sahip oluyorlar. Mesafelerle, coğrafi farklılıklarla, zamansal ve mekânsal değişimlerle bu bağlamı yitiriyorlar.

Bir zamanlar köleliğin normal olmasını bugünkü zihin yapımızla anlamamız mümkün değil. Aristokrasiyi, padişahın kulu olmayı, piramit yapmayı ve Zeus’a tapınmayı bugünkü zihin yapımızla tam olarak kavramamız mümkün değil. Zaman değişti. O gün çok güçlü olan dalgalar bugün etkisiz.

Amerika kıtasında doğan mısırı, Asya’da doğan pirinci, Mezopotamya’da doğan buğday ve çavdarı düşünün. Ya da baharatları. Bugün doğdukları toprakların dışına çıkıp, on binlerce kilometre seyahat edip farklı kıtalarda farklı ülkelerin mutfaklarında yer almayı başarmışlar. Ama ne kadar başarmışlar? Pirinç hem çeşitlilik hem de yemeklerde kullanım olarak hala Asya’nın ana tüketim ürünlerinden birisi. Mısır ve kullanıldığı yemekler dediğimizde Amerika, özellikle de Meksika gibi ülkeler ilk akla geliyor. Baharat? İnsanlığı ticaret yolları ile şekillendiren baharat ne olursa olsun en çok üretildiği toprakların mutfağını şekillendirmemiş mi?

Şarkılar, halk ezgileri, müzik enstrümanları, gamlar ya da makamlar, şarkı sözlerinin teması, tarzı, üslubu doğdukları yerden (merkezden çevreye doğru) dalga gibi yayılmamış mı? Başka ezgilerle, başka makamlarla, başka enstrümanlar ile karşılaşıp yarı çevre yerlerde melezleşmemiş mi?

Dinler bir yerden doğup farklı coğrafyalara dalga dalga yayılmamışlar mı? Geldikleri coğrafyalarda başka türlü türlü dalga ile karşılaşıp farklı yaklaşımları, mezhepleri, uygulamaları oluşturmamışlar mı?

Dalga teorisinin, Dünya Sistemi Teorisinden en temel farkı tek bir ülkeyi ya da ülkeleri merkez kabul etmemesi. Dalga teorisinde çevre ülkeler de merkez olabilir. Örneğin demir çelik merkezi olan bir hammadde kaynağı ülkeden çıkan demir-çelik işlenerek daha katma değerli ürünlere dönüşürken giderek demir ve çelikten başka bir şeye dönüşürler. Demir, çelik, saç, araba gibi.

Ya da yerel müzikler merkezden dışa doğru gittikçe çevrenin enstrümanları ile çalınmaya başlar. Örneğin Doğu Anadolu’da çalınan bir türkü batıya doğru ilerlerken önce bağlama ve gitarın bir araya geldiği Anadolu Rock olarak çalınır, daha ileriye gittikçe bağlama dalga gibi sönümlenir ve sadece batı müziği enstrümanları ile çalınır olur. Daha uzaklara gidince bir başka şarkının için de sample olur. Bağlamını yitirir. Buyurun MFÖ söylüyor, “Adımız Miskindir Bizim”.

Ne Yunus Emre kalmışız geriye ne de MFÖ. Bağlam, anlam her şey kaybolmuş söylemeye dilim varmıyor ama artık yeni bir şey olmuş.

Benzer bir dalga örneği için bizim coğrafyamızın mutfağına bakalım. Dünya Sistemi Teorisinin aksine yarı-çevre ülke olan Türkiye bu defa merkezde. Dalga buralardan Avrupa’ya doğru genişlemiş. Aşağıdaki görseldeki Alaman dönerine bir bakın. Et değişmiş, sunum değişmiş, malzemeler değişmiş, format değişmiş. Bu hala bizim döner mi? Ehhh.

Özetle, dalga teorisi, teknolojinin, fikirlerin ve kültürel öğelerin ve başka birçok şeyin bir merkezden çevreye doğru yayılırken, tıpkı fiziksel dalgalar gibi güç kaybettiğini, dönüştüğünü ve bazen tamamen sönümlendiğini öne sürer. Bu teori ile sosyal medyadan modernleşmeye, yemek kültüründen dini pratiklere kadar pek çok alanda gözlemlenebilen bir olguyu açıklamaya çalışıyorum.

Daha da özeti, merkezden uzaklaştıkça, bir fikrin veya uygulamanın özgün bağlamından kopması ve yerel şartlarla etkileşime girerek başkalaşması kaçınılmazdır. Unutulmaması gereken şey tek bir merkezin olmadığı. Etkileşimin farklı noktalardan karşılıklı olduğu da. Gözünüzün önünde şöyle bir şey canlansın isterim:

Farklı fikirlerin, teknolojilerin, ideolojilerin, bilginin, kültürel öğelerin birçok merkezden yayıldığı ve giderek iç içe geçtiği bir karmaşadan bahsediyorum. Aynı alana ait ya da birbiri ile ilgili şeyler olmasına bile gerek yok dalgaların. Biz dalgaları iki boyutlu düşünüyoruz genellikle. Çok boyutlu da olabilirler. Hem çok boyutlu hem çok merkezli bir yapıda bir et restoranı ve onun özgün pişirme teknikleri merkezden dışa doğru dalga dalga genişlerken, TikTok’un genişleyen dalgası ile buluşup Nusret’i yaratabilir.

Bazen iki ya da daha fazla dalga aynı anda aynı yerde üst üste binerek yep yeni bir şey oluşturabilir. Dalgaların bu birleşme noktalarının yaratıcılık fırsatı olduğunu düşünüyorum. Faklı dalgaların kesişimlerinden yeni bir şey söylemek, bir sentez yapmak, bir dalgadan bir şey başka dalgadan başka bir şey almak. Yeni bir fikir tam olarak böyle doğar!

Rasyonel akıl (modernite ya da aydınlanma), milliyetçilik akımları, birinci dünya savaşı sonrası ağır ekonomik koşullar dalga dalga bir araya geldi ve Hitler’i iktidara taşıdı. Fotoğraf makinesinin yaygınlaşması, müzelerin ve sanat galerilerinin sayısının artması, sanat formlarının ticarileşmesi, metalaşması bir araya geldi dadaizm, sürrealizm, kübizm gibi akımları doğurdu. Seri üretim, yüksek hizmet ve işçilik maliyetleri, çalışan insanların kısıtlı zamanda yemek yeme ihtiyacı dalga dalga üst üste geldi “Fast Food” doğdu.

Ben biraz indirgemeci davranıyorum örneklerde. Elbetteki bahsetmediğim başka onlarca dalganın farklı boyutlarda etkisi var bu saydıklarımda. Ama sonuç baki. Yeni fikirler, bambaşka fikirlerin merkezden çevreye yayılmasıyla ve başka fikirler ile kesişmesi ile doğuyor.

Son örneğim ile konuyu kapatayım. Nuri Bilge Ceylan sineması, sosyal medyada yaşadığım linçler, Dünya Sistemi teorisi dalga teorisine uygun şekilde genişledi. Bir an benim zihnimde üst üste bindiler ve dünyayı anlamak daha doğrusu anlamlandırmak için bana bir şans tanıdılar.

İşte yeni bir fikir ile karşınızdayım. Siz bunu okudunuz ve dalganın bir parçası oldunuz. Eminim sizde de yeni birkaç fikir ateşlendi. Başka örnekler geldi aklınıza. Belki bu yazıyı paylaşacaksınız. Belki kendi fikrinizi yorum olarak yazacaksınız. Fikirlerimiz genişleyecek, genişleyeceğiz. Yeni fikirler tekrar böyle doğacak.

Siz ne düşünüyorsunuz? “Dalga teorisi”, bize, dünyayı anlamamıza, anlamlandırmamıza yarayan yeni bir bakış açısı sunabilir mi? Bu yazı ile birlikte biz de bir dalga oluşturabilir miyiz? Yorumlarınızı beklerim. :)