Dünyayı kontrol edecek güç: Veri (mi?)

Harari sana laflar hazırladım. 🙂 Haklısın veri önemli. Ama bence gelecek düşündüğün kadar distopik değil.

Dünyayı kontrol edecek güç: Veri (mi?)

Harari'nin Homo Deus'ta ve söyleşilerinde sık sık bahsettiği bir konu var:

"VERİ"

Veriye sahip olanın dünyayı yöneteceği, şirketlerin bunu kullanacağı, verinin en önemli güç olduğu şeklinde bir bakış açısı.

Eskiden hem bu büyüklükte veriye ulaşmak çok zordu hem de işlenmesi kolay değildi. Veriyi anlamlandırmak, içindeki örüntüleri yakalamak ve fayda yaratmak yüksek mühendislik gerektiriyordu. Yapay zekâ ile birlikte bu durum değişti.

Artık veriyi işlemek için çok daha güçlü algoritmalarımız var. Ve bu algoritmalara erişim sınırlı sayıda şirket ile sınırlı değil. Mevcut yapay zekâlı LLM’ler, open source alternatifleri herkes tarafından kullanılabilir.

Benim Harari’ye bir itirazım var. İtirazım verilerin gizli olduğu ve sadece belirli grupların bu verileri toplayabildiği, veriye sahip olmanın bir "rekabet" avantajı yaratacağı ile ilgili. Veriye sahip olmanın öneminin farkındayım ve az önce bahsettiğim teknolojik gelişmelerin en önemli besininin veri olduğunu da biliyorum. İtirazım verinin sahipliği ve rekabet avantajı ile ilgili.

Dünya giderek daha entegre hale geliyor ve sistemler verileri birbirleri ile paylaşarak daha faydalı hale geliyorlar. Örneğin, e-devlet üzerinden elektrik aboneliği işlemi yapmanız, bankaya login olmanız, eczaneden ilaç almanız. Bir diğeri mesela İstanbul Kart + Kredi kartı entegrasyonu. Global örnek Apple Cüzdan ya da her alışverişinizin ya da hesap ekstrenizin e-posta bildirimi düşen Gmail. :)

Bu entegrasyonlar kötü değil. Entegrasyon arttıkça ve veriler paylaşıldıkça daha büyük bir fayda doğuyor. Bazı kurumlar sadece bu entegrasyonlar ile katma değer yaratıyorlar. Tüketicinin hayatı kolaylaşıyor. Ama bunun bir başka bedeli daha var.

Sizce kaç kişi bir siteye kayıt olurken terms & conditions okuyor? Cookie uyarısından gına gelmedi mi? “Accept all” düğmesi dünyanın en çok tıklanan düğmesi olabilir. İnsanlar al verimi, beni bir sal noktasına gelmiş halde.

Özetle, veri tek bir noktada sabit ve kayıtlı değil. Entegrasyonlarla, kurumlar arasında paylaşılarak dağılıyor.

Bir diğer itirazım özellikle ana işi veri olmayan bu tarz işlerin mecburen outsource kaynakla çözülmek zorunda olması. Web sitenizi yapan ajansın, kiraladığı sunucu firmasının, eposta-SMS hizmeti satan firmanın güvenliği kadar veri güvenliğine sahipsiniz. Hemen bir örnek:

Bu konuda kurumların ya da markaların tek yaptığı şey sözleşme ile sorumluluğu başka birine aktarmak. Kurumlar sözleşmede sorumlu ajans diyor ve tüm bu yükü, doğacak tazminatı üçüncü partiye yıkıyor. Ajansın gizlilik ile ilgili ne tedbir aldığını bilmiyor, denetlemiyor, merak da etmiyor. Etse bir şey yapması lazım. Kulağının üzerine yatmak daha kolay geliyor.

Her şeyi geçtim. Kurum içinde bile kolaylık, güvenlik ve gizliliği kahvaltıda yiyor. 🙂 Yeni web sitenizi yapan ajansa eski sitenizin kullanıcı bilgilerini mail ile atmadınız mı? Ya da CRM deki müşteri bilgilerini çekip “e-posta listesine yükleyelim bunları” diyerek ajansa postalamadınız mı? Hem de sigortasız, iş sözleşmesiz bir yazılım stajyerinin de olduğu bir mail ile. :) Sizin bu bilgileri toplamanız yanlış, göndermeniz daha da yanlış. O sebeple söylüyorum ki kurumların bu verileri saklamaları nerede ise imkânsız. İnanmazsanız bir örnek de burada. Zamanında Twitter’da paylaşmıştım.

Diyebilirsiniz ki Facebook, Amazon falan çok iyi. Onlar da verilerimiz güvende. Yukarıda iyi niyetli entegrasyonlar ve ihmalkâr çalışanlar kaynaklı veri sızıntılarını anlatmıştım. Bir de kötü niyetli kişilerin ve profesyonel hackerlerin yapabilecekleri var.

O zaman size WhatsApp açığından kaynaklı Jeff Bezos'un tüm telefonuna ulaşıldığını, çıplak fotolarının telefonundan alındığını ve dünyanın en güçlü adamlarından birine Suudilerin şantaj yaptığını hatırlatmak isterim. Sebep ise daha da ilginç? Türkiye'de işlenen Kaşıkçı cinayeti.

Ben, Keynes’in “uzun vadede hepimiz ölmüş olacağız” sözünden ilham alarak uzun vadede hepimizin verilerinin kamuya açık hale geleceğini düşünüyorum. Kamuya açık derken de herkesin erişebileceğini değil, elden ele gezeceğini kastediyorum.

Bu yüzden Harari’ye ilk itirazım, yapay zekâ ile veri işleme kapasitesi ve verimliliği artsa da herkesin veriye ve yapay zekâ modellerine ulaşabilmesinin rekabet avantajı yaratmayacağı. Görüldüğü üzere herkes herkesin verisine erişebiliyor. Herkesin elinde herkesin verisi olduğunda avantaj durumu ortadan doğal olarak kalkacak. Veri elbette önemli ancak rekabet avantajı yaratamayacak.

Bir diğer itirazım ise kurumların bu konudaki beceriksizliği. Ne yazık ki kurumlar ellerindeki veriyi kullanmayı, analiz etmeyi, yorumlamayı ve anlamayı doğru düzgün başaramıyorlar. Dünyanın verisini elinde tutan bankaların size attığı SMS lere falan bir bakın. Ya da telefon operatörlerine?

Ne kadar kötü hedeflemeler yapıyorlar değil mi? Geçen aylarda çocuğuma BES satmak için aradı beni bir sigorta şirketi. Çünkü bilgilerim, bir excel listesinde, çağrı merkezleri arasında dolanıyor. Sorarım size, "İnternetsiz ev kalmasın!" "Digiturk kampanyası" "Taahhüttünüz bitiyor" niye yaygın?

Çünkü SMS, e-posta, outbound call center araması, otomatik arama vb. her şey ucuz. Banka kredi kartı ile sürekli Migros alışverişi yapan birilerini hedefleyerek özel bir kampanya yapmaktansa tüm herkese SMS atmayı daha kolay buluyor. Çünkü SMS çok ucuz. Veri analizi yapıp bir hedef kitle oluşturup kampanya yapmaktansa herkese mesaj atmak hem kolay hem de pek bir maliyet farkı yok banka açısından. Bu yüzden hepimiz biliyoruz ki “Size özel” yazan hiçbir SMS bana özel değil.

İletişim, reklam, mail, SMS hiç fark etmez. Kişiye ya da kitlelere erişmek çok ucuz. Verinizi optimize etmenize bile gerek yok. Yanlış veriye, yanlış insana SMS atın? Ne fark eder ki? Ne kaybedeceksiniz? Bu işin ustası kumar ve bahis sitelerine saygılarımı iletiyorum. Her gün yeni bir SMS metni ile yaratıcılıklarını zorluyorlar. 🙂

Harari, verinin önemi konusunda çok haklı. Bunu kullananlar avantaj elde edecekler. Ama o kadar. Harari’nin distopyası “Dünyayı veri ile yönetecekler, yapay zekâ ile veriler işlenecek ve bakın görün neler olacak” bence biraz gerçekçilikten uzak.

O zaman finali bir soru ile yapalım:

“Herkesin veriyi işlediği bir dünyada birisi her veriyi işleyip her şeyi bilebilir mi?”